Vahdet Ağabey Kitabına Takdim Yazısı

Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ: “Vahdet Yılmaz Ağabey, Ham Hakiki Bir Nur Talebesi, Hakaik-i İmaniyede Muhakkik Bir Alim ve Hem de Asfiyâdan idi”

Elinizdeki eseri hazırlayan kardeşler, Vahdet Yılmaz ağabey hakkında yayınlanacak bu eser hakkında Takdim yazmamı istediler. Bazı noktaları açıklamakta fayda vardır:

Vahdet ağabey hakiki bir Nur Talebesi olduğu için hakaik-i imaniye konusunda bu zamanın mühim âlimlerindendir. Zira “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakikatlı bir âlimi olabilir.” sırrına mazhar olanlardandır. (Lem’alar, 167).

Vahdet ağabey, benim şahsım için istikamet ve Nur dairesinde kalmama vesile olan iki manevī mürşidimden biridir. Diğeri de merhum Nazım Gökçek ağabeydir. Bu konunun isbatı bu kitaptaki makalemdeki izahlardır. Onda Bediüzzaman’da tezahür eden şu mana tahakkuk etmiştir. “Cenab-ı Hak büyük mürşidleri böyle bir müddet inzivada terbiye, tasfiye ve tezkiye ettikten sonra tenvir ve irşad vazifesiyle mükellef kılıyor.” Tarihçe-i Hayat ( 12 ) Vahdet ağabey, hayatı boyunca mücerred ve medreselerdeki inziva hayatını tercih etmiştir.

Vahdet ağabey, belki bütün İslamî ilimler konusunda bir İslam âlimi değildi. Ancak İslamî ilimlerden de istifade ederek ve Arapçayı konuşup anlayacak kadar öğrenerek muhakkik asfiyâdan bir velî olduğuna inanıyorum. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ile Türkî Devletleri gezdik. Hususan Semerkand, Buhara ve Taşkent’i adım adım dolaştık. Gördü ki, İslam Hukuk Tarihine geçmiş İmam Serahsî, İmam Mâturîdî ve Debbûsî gibi allamelerin kabirleri Ruslar tarafından tahrip olunmuş; kabirleri yeni yeni ortaya çıkıyor. Ama Altın Silsile denilen evliyanın kabirlerine dokunulmamış. Ayrıca bu evliyanın kabirleri hep tepelerin başına kondurulmuş. Biz Buhara kadısına bu durumu sorunca şu cevabı hayretler içinde dinledik: “Ruslar, âlimlerin kabirlerini yıktılar; ama evliyanın kabirlerini yıkmak isteyince ya tankları yahut inşaat makinaları kırıldı ya da başlarına belalar geldi. Hallerine terk ettiler. İşte Vahdet ağabey, belki büyük bir İslam âlimi değildi; ama muhakkik evliya ve asfiyâdan biri idi.

Vahdet ağabeyi anlatmak için Bediüzzaman’ın şu sözünü hatırlamak yeterli olacaktır: “… İşte müştebih ağaçları gösteren, semereleridir. Öyle ise, benim ve onların fikirlerimizin neticelerine bakınız.” Münazarat ( 15 ). Şimdi siz, vefat edip giden nice unvanlı âlimlerin arkasından nazar eyleyin; bir de Vahdet ağabeyin arkasında bıraktığı yüzlerce iman ve İslam kahramanlarına bakınız. Birbirine benzeyen ağaçları, meyveleri ile ayıracaksınız.

Allah’a hamd ve Resûlüne salat ve selam olsun ki, Cenba-ı Hak bu zatın irşadından bizleri müstefid kıldı. Bize düşen de O’na Allah’tan rahmet dileyip dua ve Kur’an okumamız; Nurları onun yerine daha çok okumaktır.

14 Ağustos 2020, Rotterdam

Ahmed Akgündüz

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir